Biliyormusunuz

Osmanlı Avrupa İlişkilerinden Bazı Notlar …

Almanların, Osmanlı’dan adalet talebi …

19. Yüzyıl: Mülheim kentinden geçen Ren Nehri’nin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar yaşar.

Fransızlar, her sene ekin biçme zamanında nehrin karşı kıyısına geçip Almanlara âit topraklardaki mahsûlün tümünü çalarlar. 

Kendi yöneticilerinden yardım göremeyen yöre halkı, çâreyi Osmanlı Padişahına müracaat etmekte arar: Bir mektupla durumu bildirirler:

“Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsûlümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyâya adâlet dağıtan bir imparatorluğun sultânı, İslâmiyet’in de halifesisiniz, bizi bu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkânı sağlayın.”

Alman köylülerinin yardım talebi,Osmanlı’nın güçsüz dönemine denk gelmiştir. Padişah asker göndermez. Sadece bir çuval yeniçeri ünriforması ile bir Osmanlı bayrağı gönderir. İlişikteki mektupta da şunları belirtir:

“Fransızlar korkak adamlardır. Gönderdiğim bayrağı yüksek bir yere asın. Osmanlı askeri kıyafetini adamlarınıza giydirin. Bu adamları mahsûl zamânı, nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfîdir. Ayrıca asker göndermeme gerek yoktur.”

Söyleneni yapan Almanlar, Fransız tasallutundan kurtulurlar. Bir daha nehrin Alman tarafına geçen tek Fransız olmaz…

Ekinler kurtulur, Türk hayırseverliği sayesinde Mülheim çevresinde yaşayan Almanların karnı doyar.

1500 sonları: Osmanlı, Portekiz Kralı’ Fas’ta yener. Portekiz zayıf düşer. Bunu fırsat bilen İspanya Kralı II. Felipe (meşhur Şarlken’in oğlu), Portekiz’i ve sömürgelerini ele geçirir. 

Portekiz, Osmanlı’dan yardım ister. Bunun üzerine Osmanlı, Portekiz milliyetçilerine silah ve para desteği sağlayarak Portekiz’in yeniden bağımsızlığını kazanmasını sağlar. 

1543’te Almanya ile İngiltere birleşerek Fransa’yı köşeye sıkıştırırlar. İngiliz-Alman birleşik ordusu Paris’e iyice yaklaşır. Sadece 50 kilometre kalır. 

Nâçar kalan Fransa Kralı Osmanlı padişahından yardım ister: “Bizi kurtarın!” 

Kanuni Sultan Süleyman, Kaptan-ı derya Barbaros Hayreddin Paşa’yı 154 savaş gemisi ile 28 Mayıs 1543’te İstanbul’dan Fransa’ya uğurlar. 

11 Temmuz 1543’te Osmanlı donanması Tulon Limanı’na demirler. 

Alman işgaline uğrayan Nis şehrini Şarlken’den alıp Fransa’ya iade eder. 

Barbaros 29 bin 440 Türk asker ve subayını Tulon’da bırakıp geri döner.

Askerlerimiz Tulon’da 1 yıl 3 ay kalır. 

Her gün 5 vakit ezan okunur, cemaatle namaz kılınır. 

Bunlar bölgede yaşayan Fransızların o kadar hoşuna gider ki, Türkler gibi ezan okuyup namaz kılmaya başlarlar.

Yörede Osmanlı kıyafeti “moda” olur. Sarıklı cübbeli Fransızlar sokakları doldurur. Osmanlıları taklit ederler.

1940’lı yıllar: Yunanistan önce İtalya’nın (28 Ekim 1940), sonra Almanya’nın (6 Nisan 1941) işgaline uğrar…

Yunan halkı ekonomik olarak çok zor durumdadır: Bir dilim ekmeğe muhtaç hale gelmiştir…

Avrupalı dindaşları zırnık yardım etmez. Komşu, aç-sefil olur. İmdadına yine Osmanlı’nın torunları yetişir. 

Önce Kurtuluş, o batınca Dumlupınar gemisiyle 50 bin ton gıda yardımı yapılır.

Oysa Türk Milleti ekmeği karne ile almakta, kendi karnını bile doyurmakta zorlanmaktadır.

Ama biz böyleyiz! 

Bir yanıt yazın