Türk Mutfağı

Türk kahvesinin yolculuğu

Hiçbir aromaya ve lezzete benzemeyen özgün bir koku; uzun yıllardır evlerde, iş yerlerinde, şehirlerin sokaklarında tıpkı bir hayalet gibi dolaşıyor. Parkta yürüyüş yaparken, bir mağazanın vitrinine takılı kalmışken ya da bilgisayar başında işimize konsantreyken onun kokusunu duymamızla yaptığımız her ne ise bırakıp peşinden gidebiliyoruz. Sonrası ise malum; bir fincan kahve eşliğindeki keyifli sohbetler, dinlenen müzikler ve yapılan verimli işler…

Bugün, hayatın birçok ânına eşlik eden bu cezbedici kokunun izlerini takip ederek zamanda merak uyandırıcı bir gezintiye çıkıyoruz. Kültürümüzün en önemli parçalarından biri olan Türk kahvesini, köklü geçmişiyle beraber satırlarımızda ağırlıyoruz.


Kırk yılın hatırına: Dünya Türk Kahvesi Günü

Zamanında büyüklerimiz, “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var!” demiş. Haksız  sayılmazlar. Türk kahvesi, insanları birbirine yakınlaştırıp sohbeti koyulaştıran zengin bir değere sahip.

Bu kültürel işlevden yola çıkarak 2013 yılında UNESCO, Azerbaycan Bakü’de gerçekleştirdiği konferansta Türk kahvesini, “Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası” listesine ekliyor. O günden bu yana 5 Aralık, Dünya Türk Kahvesi Günü olarak kutlanıyor. Bu özel günün şerefine, Türk kahvesi çeşitlerini, tarihini ve yapımını yakından tanımak ve tanıtmak için ise hazırız!


Uzaklardan gelen Türk kahvesinin tarihi

Türk kahvesi tarihinden bahsetmeden önce kahve meyvesinin kendi hikâyesine de şöyle bir göz atmamız gerekiyor. Çünkü ekonomiden sosyal hayata hatta sanata kadar pek çok alanı etkilemiş olan kahvenin bulunması hakkında farklı efsaneler var. Örneğin bir rivayete göre kahvenin 14.yy. başlarında, Antik Habeşistan’ın Kaffa yöresinde çobanlık yapan Kaldi tarafından keşfedildiği söyleniyor. Çoban Kaldi, keçilerinin kahve ağacı meyvelerini yedikten sonra çok daha enerjik olduklarını görüp bu meyveyi dervişlere soruyor.

Dervişler kahveyi, başta un haline getirip hamura koyduktan sonra zamanla suyla karıştırıp günümüzdekine benzer bir şekilde içmeye başlıyorlar. Daha sonra ise Etiyopyalıların Yemen’i fethiyle kahve, Arap Yarımadası’na gelip buradan önce İstanbul’a sonrasında da Avrupa’ya yayılıyor.

Kahvenin İstanbul’a gelişi ve saray mutfağındaki yeri

Türk kahvesinin tarihi Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlıyor. Osmanlı’nın Yemen valisi olan Özdemir Paşa, görevi sırasında kahveyi deneyimleyip tadına hayran kalıyor. Daha sonra ise kahveyi İstanbul’a getirip saraya sunuyor. Böylece kahve ilk olarak saray mutfağına girmiş oluyor. Önceden Arap Yarımadası’nda kahve meyvesinin suyla kaynatılması sonucu elde edilen içecek, İstanbul’da yepyeni bir pişirme yöntemiyle tanışıp bu coğrafyanın vazgeçilmez içeceği haline geliyor.

Çok ince öğütülen kavrulmuş kahve çekirdekleri, su ve şekerle ağır ağır kaynatılarak cezve ya da güğümlerde pişirilip dibinde biriken telveyle beraber Türk kahvesi adını alıyor. Türk kahvesi, saraya gelen konuklara belli ritüeller eşliğinde tatlılarla ve şerbetlerle ikram ediliyor. Sonraki yıllarda Avrupa ülkelerine de İstanbul’dan gelen elçi ve tüccarlar aracılığıyla ulaşan kahve, orada da uzun yıllar Türk kahvesi yöntemiyle hazırlanıp tüketiliyor.


İncelikli bir geçmiş: Türkiye’de kahve kültürü

Türkiye’de kahve içmenin yaygınlaşması 1500’lü yıllara dayanıyor. Yaygınlaştıkça da kendine has kültürünü oluşturuyor ve mutfağımızda sarsılmaz bir yer ediniyor. İyi ki de ediniyor! Genellikle sabah saatlerinde ya da öğlen öğününden önce içilen Türk kahvesi, kültürel kodlarımıza öyle bir işliyor ki bizim için oldukça önemli olan “dini bayramlar” ya da “kız isteme merasimi” gibi günlerin yegâne eşlikçisi oluyor.

Tabii ülkemizde kahve kültürünün yerleşmesinde birçok faktör rol oynamış ve günümüze kadar gelmiş. Kahvenin bizim için uzun sohbetlere ve paylaşılan mutluluklara eş değer olmasını sağlayan kahvehaneler ise bu faktörlerin en önemlilerinden. O halde, kahvehanelerin ortaya çıktığı dönemlere doğru tarihi bir yolculuğa çıkalım.

Kahvehanelerin doğuşu

Şimdi gözlerinizi kapatıp surlarla çevrili eski İstanbul’u düşünün. Cumbalı ahşap evlerin ve taş sokakların hâkim olduğu kentte, 1554 yılında Tahtakale’de açılan ilk kahvehaneler zamanla tüm şehre yayılıyor.

Bu noktalarda halk sadece kahveyle tanışmıyor; sosyalleşip güzel vakit geçiriyor. Çünkü kahvehanelerde günün farklı saatlerinde kitaplar, şiirler, hikâyeler okunuyor; satranç, tavla gibi oyunlar oynanıyor. Kısacası kahvehane kültürü dönemin sosyal hayatına tam anlamıyla damgasını vuruyor.

Türk kahvesi çeşitleri

Türk kahvesi tarihine yakından baktığımızda, ilk olarak İstanbul’da açılan kahvehanelerin zamanla Anadolu şehirlerine de yayıldığını görüyoruz. Farklı coğrafyalara yayılan kahve, yaygınlaşan her ürünün değişmesi gibi birçok pişirme ve içilme yöntemi kazanıyor.

Türkiye’nin farklı bölgelerinde içilen Türk kahvesi çeşitleri var. Ege ve Akdeniz Bölgelerinde ince belli çay bardağında içilen süvari kahvesi, kafeinsiz menengiç kahvesi, adı üstünde külün içinde pişirilen kül kahvesi, çikolatalı Türk kahvesi, damla sakızlı Türk kahvesi ve dibek kahvesi en popüler çeşitlerden.


Bol köpüklü Türk kahvesi yapımı

Böylesi bir lezzet, elbette özenli bir hazırlık ve pişirme süreci istiyor. Öncelikle kusursuz bir Türk kahvesi yapımı için bilmeniz gereken detayları paylaşalım:

  • Kahvenin tazeliğini korumak için Türk kahvesini ambalajından çıkarıp cam bir kavanozda, serin ve kuru ortamda saklayın. 
  • Geleneksel metotla pişirmek için cezve kullanın. Elbette elektrikli cezve ya da Türk kahvesi makinelerini de kullanabilirsiniz ama en temel yöntem cezvedir. 
  • Kahveyi pişirmeden önce şeker, kahve, su ve Türk kahvesi fincanlarınızı çıkararak ön hazırlığınızı yapın.

“Türk kahvesi nasıl yapılır?” sorusunun cevabı için ise aşağıdaki adımları takip edin:

  • Her fincan için cezveye bir tatlı kaşığı dolusu Türk kahvesi koyun.
  • Şekerli yapmak için fincan sayısının 2 küp, orta şekerli için 1,5 küp, az şekerli kahve için ise 1 küp fazlası şeker kullanın. Sade kahve için ise hiç şeker eklemeyin.
  • Üstüne her fincan için bir Türk kahvesi fincanı kadar su koyun ve karıştırın.
  • Cezveyi ocağa koyup kısık ateşte ağır ağır pişirin. Kaynama derecesine yaklaşıp kabardığında ocaktan alıp üzerinde oluşan köpüğü fincanlara paylaştırın. 
  • Kalan kahveyi bir taşım kaynatıp fincanlara dökün. Böylelikle köpük üste çıkacak ve geleneksel Türk kahvenizi dört dörtlük hazırlamış olacaksınız.

Geleneksel Türk kahvesi sunumu

Türk kahvesini en güzel şekilde hazırladıktan sonra özel boyutlarda olan fincanlarda, yanında minik bir bardak soğuk su ve lokum ya da şerbetli tatlılar eşliğinde ikram edebilirsiniz. Ama unutmayın ki kahvenin yanında verilen su, Türk kahvesini tatmadan önce kahvenin lezzetini çok daha iyi bir şekilde hissedebilmek için içiliyor!


Türk kahvesi faydaları ve farklı kullanım alanları

Türk kahvesi faydaları ve buna bağlı olarak farklı kullanım alanları da çok merak edilen konular arasında. Türk kahvesinin doğru miktarda tüketilmesi halinde; enerjik hissetmeye, odaklanmaya yardımcı olduğu aynı zamanda antioksidan özelliği taşıdığı söyleniyor.

Türk kahvesi faydaları saymakla bitmiyor. Örneğin birçok insan Türk kahvesini içtikten sonra dibinde biriken telveyi yüz maskesi olarak da kullanıyor. Üstelik bunun dışında telve, ev bitkileri için saksıların dibine dökülebilir ya da koku önleyici olarak buzdolabının içine de konulabilir.

Kültürüne, lezzetine çok şey sığdıran Türk kahvesinin tüm dünyada bilinirliğinin giderek artacağı yönündeki umudumuz büyük. Ayrıca o kadar çok bahsettik ki; tahmin ediyoruz şöyle güzel bir Türk kahvesi yapmak için hazırlıklara başladınız bile.

Afiyet olsun!

Bir yanıt yazın