Tarihin Tanıkları Anadolu’da Medreseler
İslâm ülkelerinde çeşitli ilimlerde orta ve yüksek seviyelerdeki eğitim ve öğretim müesseseleri olan medreseler, günümüzde işlevlerini değiştirerek varlıklarını sürdürmektedir. Tarihe tanıklık eden bu görkemli yapıların bazılarını sizin için derledik.
İkinci Bayezid Külliyesi – Edirne
Tunca Nehri kıyısında bulunan İkinci Bayezid Külliyesi Edirne’nin en önemli tarihi yapıtlarındandır. Cami, tıp medresesi, imaret, darüşşifa, hamam, mutfak, erzak depolarıyla geniş bir alana yayılmıştır.
İkinci Bayezid’in 1484-1488’de yaptırdığı külliyenin mimarı Hayreddin’dir. Çok etkileyici bir görünümü olan külliye küçüklü büyüklü yüze yakın kubbeyle örtülüdür.
Tarihte akıl hastalıklarının müzik ve su sesi ile tedavi edildiği Şifahane ve Tıp Medresesi’nin, göz tedavisi alanında da dönemin önemli merkezlerinden biri olduğu bilinmektedir. Medrese, Trakya Üniversitesi tarafından İkinci Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi‘ne dönüştürülmüştür. Müzeye 2004 yılında Avrupa Konseyi tarafından Avrupa Müze Ödülü verilmiştir.
Kapı Ağası Medresesi – Amasya
Kapı Ağası Medresesi ya da diğer adıyla Büyük Ağa Medresesi Sultan II. Bayezid’in Kapı Ağası Hüseyin Ağa tarafından 1488 yılında yaptırılmıştır. Planı klasik Osmanlı medrese formundan farklılık gösterir. Özellikle Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması ilk kez bu medresede uygulanmıştır.
Medrese, Amasya’da yüksek eğitim ve öğretimin yapıldığı bir yer olmuştur. Altmışlı medreseler grubundan olan medresede Taşköprülüzade Mustafa Müslihiddin Efendi olmak üzere birçok ilim adamı müderrislik yapmıştır.
19. yy. sonlarında eski canlılığını yitiren medrese, yaşanan depremler sonrası kullanılamaz durumda iken, 1978 yılında restore edilerek bugünkü halini almıştır.
Yakutiye Medresesi – Erzurum
Yakutiye Medresesi İlhanlı hükümdarı Sultan Olcayto döneminde Gazan Han ve Bolugan Hatun adına, Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmıştır.
Anadolu’daki kapalı avlulu medreselerin en büyüğü olan Yakutiye Medresesi, plan düzeni, dengeli mimarisi ve iri motifli süslemeleri ile Erzurum’un en gösterişli yapılarından biridir.
Taç kapının yan yüzlerinde, silme kemerle çevrili nişler içinde pars ve kartal motifleri dikkat çekmektedir. Ajurlu bir küreden çıkan hurma yaprakları, iki pars ve kartal figürlerinden oluşan hayat ağacı Orta Asya Türklerinin önemli simgelerini bir araya getirmektedir.
1995 yılında restore edilen medrese, günümüzde Türk-İslâm Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Çifte Minareli Medrese – Erzurum
Türkiye Kültür Portalı logosunun da bir ögesi olan Çifte Minareli Medrese Erzurum’un sembolü haline gelen bir Selçuklu dönemi eseridir. 13. yüzyılın sonlarında yaptırıldığı kabul edilmektedir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesi ile Hatuniye Medresesi de denilmektedir.
Çifte Minareli Medrese’nin özellikle taç kapısında bulunan bezemeler, Selçuklu taş süslemesindeki derinliğin ve estetik anlayışının özelliklerini yansıtmaktadır.
Taç kapının batı tarafına; Orta Asya Türklerinin simgesi olan çift başlı kartal, ağzı açık iki yılan ve dilimli yapraktan oluşan hayat ağacı işlenmiştir.
Osmanlı padişahlarından IV. Murad’ın emri ile bir süre tophane daha sonra kışla olarak kullanılan medrese, günümüzde hem müze hem de resim sergi salonu olarak hizmet vermektedir.
Sahabiye Medresesi – Kayseri
Sahabiye Medresesi Selçuklu Sultanı III. Gıyasettin Keyhusrev zamanında Sahib Ali bin Hüseyin tarafından 1267- 68 yılında inşa ettirilmiştir.
Medresenin kitabesinde banisi (kurucusu) olarak zikredilen zatın, ünlü Selçuklu veziri Sahib Ata Fahreddin Ali olduğu anlaşılmaktadır.
Kapının yanlarındaki ve üzerindeki geometrik oymalar Selçuklu son dönem işçiliğinin en güzel örneğidir.
Cacabey Medresesi – Kırşehir
Kırşehir kent merkezinde bulunan Cacabey Medresesi, minaresinde uygulanan üç farklı tuğla örgü sistemi ile Anadolu’daki tek örnektir.
Taç kapısındaki Arapça kitabesine göre medrese, Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Kırşehir Emiri olan Nureddin Cibril bin Caca tarafından 1272-73 yılında inşa ettirilmiştir.
1947 yılında medrese avlusunda yapılan kazılarda medresenin, astronomi eğitimi verilen rasathane niteliğinde bir yapı olduğu düşünülmektedir.
Nureddin Cibril bin Caca tarafından Arapça ve Moğolca olarak tanzim ve tertip edilen üç vakfiyesinin bulunduğu bilinmektedir. Özellikle Moğolca tanzim edilmiş̧ vakfiye, 13. yüzyıl Anadolu’sunda bilinen tek örnek olması bakımından büyük önem arz etmektedir.
İnce Minareli Medrese – Konya
İnce Minareli Medrese Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus Devrinde Vezir Sâhib Atâ Fahreddin Ali tarafından, hadis ilmi okutulmak üzere 1264 yılında inşa ettirilmiştir. Yapının mimarı Keluk bin Abdullah’tır.
Medrese, Selçuklu Devrinin Kapalı Avlulu Medrese grubunda olup, tek eyvanlıdır. Ayrıca Selçuklu Devri taş işçiliğinin en güzel ve nadide örnekleri arasında gösterilmektedir.
Medresenin hat sanatının önemli örnekleri olarak kabul edilen yazıları büyük önem taşımaktadır. Özellikle taç kapısı, yazının yoğun olarak uygulandığı ender tasarımlardan biri olarak kabul edilir.
İnce Minareli Medrese 19. yüzyılın sonuna kadar faaliyetini sürdürmüş, 1876-1899 yıllarında ise yenileme çalışmaları yapılmıştır. 1936 yılında başlayan çeşitli onarım çalışmalarından sonra, 1956 yılında “Taş ve Ahşap Eserler Müzesi” olarak hizmete açılmıştır.
Karatay Medresesi – Konya
II. İzzeddin Keykavus devrinde, Emir Celaleddin Karatay tarafından, 1251’de yaptırılan Karatay Medresesi’nin mimarı bilinmiyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde de kullanılan medrese 19’uncu yüzyılın sonlarında terk edildi.
Hadis ve tefsir ilimleri okutulmak üzere kapalı medrese tipinde sille taşından inşa edilen Karatay Medresesi, tek katlı olup giriş, gök ve beyaz mermerden yapılmış kapıyla sağlandı. Selçuklu devri taş işçiliğinin şaheser bir örneği olan kapısı yazı ve desenlerle süslendi.
Kapının üzerinde medresenin yapımı ile ilgili kitabeler yer alırken diğer yüzeylerine seçme ayet ve hadisler kabartma olarak işlendi.
Binanın batı yönünde bulunan beşik tonozlu eyvanın kemerinde besmele ve Ayet-el Kürsi yer alıyor. Kubbeye geçiş elemanı olan üçgenlerde ise Hz. Muhammed, Hz. İsa, Hz. Musa ve Hz. Davud peygamberlerin ve dört halifenin; Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali isimlerine yer verildi. Eyvanın solundaki kubbeli hücrede Celaleddin Karatay’ın türbesi bulunuyor. Karatay Medresesi 1955’te Çini Eserler Müzesi olarak ziyarete açıldı.
Kasımiye Medresesi – Mardin
Kasımiye Medresesi Mardin’in güneybatısındaki tepelerin altında yer almaktadır. Medresenin yapımına Artuklu Dönemi’nde başlanmış ve Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım Padişah döneminde 1457-1502 yıllarında tamamlanmıştır.
Günümüze kadar mükemmel yapısıyla ayakta kalabilen iki katlı, kubbeli, tek ve açık avlulu medresenin inşasında düzgün kesme taş kullanılmıştır.
Plan özellikleri, taş işçiliği ve süsleme motifleri bakımından ilgi çeken yapı, cami ve türbe ile birlikte külliye içerisinde yer almaktadır.
Güneyde ovaya açık bir cepheye sahip olan medrese, Mardin’in en büyük yapılarından biridir.
Çifte Minareli Medrese – Sivas
1271’de Vezir Şemseddin Cüveyni tarafından yaptırıldı. Süslemeli taç kapısı ve tuğla – çini örgülü iki minaresi ile dikkati çeken medresenin kapalı mekânı zaman içinde yok oldu. Medresenin sadece doğu yönündeki minarelerin bulunduğu asıl cephe yüzeyi ayakta kalabildi.
Buruciye Medresesi – Sivas
Buruciye Medresesi, sağlam kalmış muhteşem taç kapısıyla Sivas’ın ve Anadolu’nun en ünlü yapıları arasındadır.
Medrese 1271 yılında Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Muzaffer Burucerdî tarafından fizik, kimya ve astronomi alanlarında eğitim ve öğretim amacıyla yaptırılmıştır.
Mimarı bilinmeyen yapı, Anadolu’da simetrisi en düzgün medrese planına sahiptir. Açık avlulu medrese, kesme taştan örülmüştür. Dört eyvanlı ve iki katlıdır.
Buruciye Medresesi, dışa taşkın taç kapısının yanlarındaki mukarnaslı iki penceresi ve köşelerdeki yivli kuleleriyle, uyumlu öğelerden oluşan çok düzenli bir görünüm taşımaktadır.
Gök Medrese – Sivas
Gök Medrese Türk mimarisinin ve süsleme sanatının birlikte görülebildiği en önemli yapılardandır. Yapının çeşitli bölümlerindeki yazıtlardan IV. Kılıçaraslan’ın oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından, 1271 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Gök Medrese’nin, mermer taş kapısı, ışık-gölge oyununu yaşatacak denli zengin bir görünüme sahiptir.
Açık avlulu, dört eyvanlı, iki katlı plan özelliğine sahip oaln Gök Medrese 1926 yılında müzeye dönüştürülmüştür.